İLÇELERİMİZİ TANIYALIM: ANTALYA- KAŞ

Kültür 07.09.2015 - 21:32, Güncelleme: 25.08.2022 - 16:34
 

İLÇELERİMİZİ TANIYALIM: ANTALYA- KAŞ

BELEDİYE BAŞKANI HALİL KOCAER’İN CÜMLELERİYLE KAŞ BELEDİYESİ…

TARİHÇE    LİKYA tarihi M.Ö. 3000 yılı öncesine dayanan en eski Akdeniz uygarlığından biridir. Elmalı ve çevresindeki kazılarda bulunan eserler, kalkolitik ve bronz çağında teke yarımadasında yerleşim bulunduğunu göstermektedir.    M.Ö. 2200 yılında Anadolu’ya göç eden kavimlerden Luwilerin Ege ve Akdeniz kıyılarına yerleştirdiklerini, zaman içinde Antalya-Fethiye arasında kalan ve günümüzde Teke yarımadası dediğimiz bölgede, önce Lukka, sonra da Likya adıyla bilinen bir uygarlık kurduklarını biliyoruz. Antik Mısır kayıtlarına göre,Lukkaadı, Hititçe “ışık” anlamına gelen Luk kökünden türemiş. Lukkaların Hititlerle ve Troya Savaşı’nda da Troyalıların  müttefik olduklarından bahsediliyor.    Kaş yakınlarında Uluburun’da bulunan Mısır gemi enkazındaki buluntulardan; Likya’nın Akdeniz ülkeleri ile yoğun ticari ilişkileri olan, gelişmiş bir uygarlık olduğunu anlıyoruz Uluburun Batığı olarak adlandırılan 3350 yıllık bu gemi, içinde bulunanlarla birlikte Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Batığın bir kopyası dünyada ve Türkiye’de birçok yerde sergilendi. Bir diğer kopya da, keşfedildiği noktada yani Kaş açıklarındaki Uluburun’da sualtı arkeo-park olarak dalış meraklılarını bekliyor.    M.Ö. 6.yy’da bütün Anadolu, Persler tarafından işgal edildiğinde, Likyalıların yenilgiyi kabullenmediğini anlatır tarihçiler. Persler, o zamanki Likya başkenti Xanthos’a saldırınca, Likyalı erkekler teslim olmak yerine kentlerini ateşe verir, kendi ailelerini öldürür, sonrada kanlarının son damlasına kadar savaşırlar. Ama Likya sanatı, Pers egemenliği boyunca da varlığını sürdürür. M.Ö. 4. yy’da Büyük İskender Anadolu’ya girdiğinde Likyalılar çok fazla direnç göstermez, böylelikle pers yönetimi sona erer. Büyük İskender’in ölümünün ardından Seleukoslar ile Ptolemaioslar arasında gidip gelen ülke, Apameia Anlaşması’na kadar Suriye egemenliğine kalır; anlaşmadan sonra da Rodos ve Roma egemenliğine geçer.    M.Ö. 2. yy’da Likya’daki kentler bir araya gelerek bir ilki gerçekleştirir, Likya Birliği adıyla bilinen bir federasyon kurarlar. Likya Birliği ekonomik ve kültürel alanlarda çok büyük atılım gösterir. M.Ö.1.yy’daki Mithridates İsyanından sonra Roma, otoritesini arttırır; korsanlar bölge için ciddi bir problem olmaya başlayınca da Likya’yı bu beladan kurtarır. Ancak daha sonra Roma İmparatoru Brutus, başkent Xanthos’u yağmaladığında Likyalılar, yüzyıllar önce  Perslere yaptıkları gibi, kentlerini ateşe verir. Sonraları Augustus, Traianus ve Hadrianus tarafından yeniden inşa edilen kent, canlanma dönemi yaşar. M.S. 141 yılında Likya bölgesi çok büyük bir depremle yerle bir olmuşken zenginlerin desteği ve Roma İmparatorluğu’nun yardımları sayesinde yeniden inşa edilir. Yaklaşık 100 yıl sonraki ikinci depremde aynı yardımı göstermeyen Roma’nın bölge üzerindeki etkisi gitgide azalır. “Karanlık Dönem” diye adlandırılan Roma sonrası döneme ilişkin elimizde ne yazık ki yeterli bilgi bulunmuyor.    Türkler M.S 1071 yılında Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları açılmıştır. Selçuklu Sultanı Gıgyas’üddin Keyhüsrev, kuzey de Alexsios  Komnesos ‘u yenerek güneyde, Antalya ve çevresini ele geçirmiştir. 1207 yılında Antalya limanını donanmaya üst olmuştur. İhanlıların Anadolu’yu istila etmesinden ve selçukluların parçalanmasından sonra Anadolu Türkmen Beylikleri ortaya çıkmış ve bir süre ilhanlılar’ın egemenliğinde kalmıştır. Bu yönde kurulan teke oğulları yaklaşık 113 yıl Antalya yöresinde hüküm sürmüş ve özellikle Sultan Sehavil Emir Mubariz ‘u din Mehmet Bey zamanında Teke-Eli olarak tanınmaya başlamıştır. Bu zamanlarda Teke yarımadasının iç taraflarına Türkmen aşiretleri yerleştirmeye başlanmıştır. Kınık’ta Çini cemaati. Teke Karahisar’ında  İsalu, Menteşe, İğdir, Gögez, Bayındır, Karakoyunlu, İmreoğlu topluluklar, Antalya Kazılarında Saruhan Oğlu, Kızılca, Keçelu. Kaş Kalendos’ta, Bozdoğan, Ozanlar, Oğuzhanlı, Milli’de Bayat toplulukları iskân edilmişlerdir. Bu topluluklar daha sonra yaşadıkları bu yerlerde kendi isimlerini vermişlerdir 13.YY ‘da bölge tamamen Türkleşmiştir. Yarımada önce Selçukların daha sonra da Osmanlı yönetimi altına girmiştir. Uzun Yıllar yerli halk din ayrımından etkilenmeden yan yana yaşamıştır. Kurtuluş savaşının ardından 1923 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında Lozan anlaşmasına ek olarak adına TÜRKİYE-YUNANİSTAN NÜFUS DEĞİŞİMİ denen ve iki ülke yurttaşlarının din esası üzerine zorunlu göçe tabi tutulmasını ön gören bir protokol imzalanmıştır. Bu mübadele sonucunda Ortodoks Hristiyan Rumlar Anadolu’dan Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmıştır. Buna karşılık Yunanistan da yaşayan Müslüman halk Türkiye’ye gelmiş ve ülkenin pek çok yöresine olduğu gibi Akdeniz kıyılarına yerleşmiştir.    Kaş’ın adının verilmesi Teke beyi zamanında olmuş ve sahilin yarım ay şeklinde oluşu ve tıpkı Kaş’a benzemesi hemen karşısında bulunan Meis adasının coğrafi konumunun göze benzemesinden kaynaklanmaktadır. Kaş belediyesi 1923 yılında kurulmuştur. Yörükler yazın yaylalarda, sonbaharda güzlüklerde, kışın kışlıklarda; hayvancılıkla uğraşarak, büyüklü küçüklü gruplar halinde yaşayan konar-göçer Türklerdir.  Göçebe kültürü yaşamlarında hâlâ önemli bir yer tutar. Gerek ekonomik koşullar, gerek doğa ve iklim şartları nedeniyle, yaylaya göç olgusu bugün de yerli halk arasında sürüyor; yerli halk yazın Gömbe gibi yaylalara göç ederler.    Likya bölgesinde, hayvancılık ve tarımın yanı sıra balıkçılık ve sünger avcılığı da tarih boyunca önemli bir geçim kaynağı olagelmiştir. Likya lahit mezarlarının apaklarının, ters dönmüş sandaldan esinlendiği söylenir. Denizin sunduğu nimetler, Türkler için de büyük önem taşır.    Kaş, son yıllarda kültür turizminin önemli ayaklarından biri olduğu için çok hızlı bir şekilde gelişti. Beldenin en önemli geçim kaynağı turizm olduğu için, buna bağlı olarak inşaat sektörü de hızlı bir atılım gerçekleştirdi. Çevre köylerde tarımın neredeyse tamamen yok olması nedeniyle Kaş ciddi göç alırken; büyük şehirden kaçıp bir Akdeniz kasabasında yaşamak isteyen yerli ve yabancılar da Kaş’a yerleşmeye devam etmektedir. COĞRAFYA İlçemizin Yüzölçümü 2.231 km²’dir. Batıda Eşen Çayı ile Muğla'nın Fethiye ilçesinden ayrılır. Doğuda Demre kuzeyde ise Elmalı ilçelerine komşudur. Akdeniz'de tam karşısında, 2.100 m mesafede Yunanistan'a bağlı Meis Adası bulunur. Antalya il merkezine 189 km mesafede yer alan Kaş'ın sahil uzunluğu 70 km civarındadır. Kaş'ta Akdeniz iklimi hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Deniz seviyesinden 700 m. yüksekliğe kadar Akdeniz iklimi etkisi görülür. Yüksek kesimler ise Karasal İklim etkisindedir. Kaş Kasabası yazın Akdeniz sahillerimizin gündüzleri en serin yeridir. Ayrıca yazın nem oranı açısından Akdeniz kıyı şeridinin en düşük değerlerine sahiptir. Kışın ise hava sıcaklığının 0'ın altına hiç düşmediği Türkiye'deki tek merkezdir. EKONOMİ Kaş halkı geçimini yaz aylarında turizm amaçlı pansiyon, otel ve motel işletmeciliği yaparak sağlamaktadır. İlçe halkının çoğunun yayla köylerinde toprakları mevcuttur. Ova ve yaylalarda yurdumuzun önemli yaş sebze, meyve ve çiçek üretimi yapılmaktadır. Kış aylarında da üretim seralarda yapılarak içte ve dışta pazarlanmaktadır. Yine yüksek ve dağlık yerlerde elma üretiminde önemli bir tarım girdisidir. Aynı zamanda balıkçılık da önde gelen geçim kaynaklarındandır. TURİZM Kalkan ve Gelemiş Köyü'nde son yıllarda turizm, hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bu nedenle turistik tesislerin sayısı hızla artmaktadır. Kaş özellikle dalgıç turizmi bakımında ülkemizin önde gelen merkezlerinden biridir. Meis Adası'na en yakın noktayı oluşturan Kaş'ta tarihi eserleri ve doğa güzellikleriyle önemli turizm potansiyeli vardır. Bir dil gibi denize uzanan Çukurbağ Yarımadası üzerinde yakın zamanda yapılan oteller bulunur. Kaş'ın içinde Büyük Çakıl Plajı, Küçük Çakıl Plajı ve Akçagerme Plajı'nda denize girmek mümkündür. Ayrıca kayıkla Limanağzı Plajı’na gidilebilir. Kaş'ın etrafında yer alan 6 adet mağaradan Kaş'a 18 km. uzaklıktaki Mavi Mağara, Aşırlı Adası Deniz Mağarası, güvercinleri ile ünlü Güvercinlik Mağarası en ünlü olanlardır. Kaş'ta artan turizm faaliyetleriyle birlikte, trekking, dağcılık, rafting gibi doğa sporları da gelişmektedir. Gömbe'deki Yeşilgöl ve Uçarsu Şelalesi turist çeken doğa alanlarındandır. Akdağ'ın dibinde bulunan 1220 rakımlı bir yayla kasabası olan Gömbe Kaş'tan 65 km uzaklıktadır. 3015 m. yüksekliğindeki Akdağ ise Batı Toroslarda Kızlar Sivrisi'nden sonra en yüksek zirvesidir Gömbe'de Komba antik kenti ve buradan 13 km. uzaklıkta Nisa antik kenti vardır. Ayrıca Kaş içinde Kandyba antik kenti vardır. Kaş'a 12 km uzaklıkta Phellos antik kenti bulunur. Turistik açıdan önemli olan Kekova'daki batık şehre Kaş'tan tekne ile gidildiği gibi karadan Üçağız'a gidilip kayıkla da gezilebilir. . İlçede dalış ve yamaç paraşütü başta gelen sporlar arasındadır. Türkiye'nin en iyi dalış bölgesi olarak kabul edilir. Sualtı doğal ve tarihi değerleri açısından Türkiye'de önemli bir noktadır. Bu nedenle bölgede sualtı ekolojisi, mağara bilimi ve arkeoloji araştırmaları 2003 yılından beri yapılmaktadır. Sualtı arkeolojisi konusundaki önemli bir girişim Ekim 2006 yılında Hidayet Koyu'nda yapılan Kaş Arkeopark Deneysel Arkeoloji Projesidir. BELDELERİ: Gömbe, Kalkan, Kınık, Ova, Yeşilköy ENDEMİK BİTKİ VE HAYVANLARI: Kaş semenderi.
BELEDİYE BAŞKANI HALİL KOCAER’İN CÜMLELERİYLE KAŞ BELEDİYESİ…

TARİHÇE

   LİKYA tarihi M.Ö. 3000 yılı öncesine dayanan en eski Akdeniz uygarlığından biridir. Elmalı ve çevresindeki kazılarda bulunan eserler, kalkolitik ve bronz çağında teke yarımadasında yerleşim bulunduğunu göstermektedir.

   M.Ö. 2200 yılında Anadolu’ya göç eden kavimlerden Luwilerin Ege ve Akdeniz kıyılarına yerleştirdiklerini, zaman içinde Antalya-Fethiye arasında kalan ve günümüzde Teke yarımadası dediğimiz bölgede, önce Lukka, sonra da Likya adıyla bilinen bir uygarlık kurduklarını biliyoruz. Antik Mısır kayıtlarına göre,Lukkaadı, Hititçe “ışık” anlamına gelen Luk kökünden türemiş. Lukkaların Hititlerle ve Troya Savaşı’nda da Troyalıların  müttefik olduklarından bahsediliyor.

   Kaş yakınlarında Uluburun’da bulunan Mısır gemi enkazındaki buluntulardan; Likya’nın Akdeniz ülkeleri ile yoğun ticari ilişkileri olan, gelişmiş bir uygarlık olduğunu anlıyoruz Uluburun Batığı olarak adlandırılan 3350 yıllık bu gemi, içinde bulunanlarla birlikte Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Batığın bir kopyası dünyada ve Türkiye’de birçok yerde sergilendi. Bir diğer kopya da, keşfedildiği noktada yani Kaş açıklarındaki Uluburun’da sualtı arkeo-park olarak dalış meraklılarını bekliyor.

   M.Ö. 6.yy’da bütün Anadolu, Persler tarafından işgal edildiğinde, Likyalıların yenilgiyi kabullenmediğini anlatır tarihçiler. Persler, o zamanki Likya başkenti Xanthos’a saldırınca, Likyalı erkekler teslim olmak yerine kentlerini ateşe verir, kendi ailelerini öldürür, sonrada kanlarının son damlasına kadar savaşırlar. Ama Likya sanatı, Pers egemenliği boyunca da varlığını sürdürür. M.Ö. 4. yy’da Büyük İskender Anadolu’ya girdiğinde Likyalılar çok fazla direnç göstermez, böylelikle pers yönetimi sona erer. Büyük İskender’in ölümünün ardından Seleukoslar ile Ptolemaioslar arasında gidip gelen ülke, Apameia Anlaşması’na kadar Suriye egemenliğine kalır; anlaşmadan sonra da Rodos ve Roma egemenliğine geçer.

   M.Ö. 2. yy’da Likya’daki kentler bir araya gelerek bir ilki gerçekleştirir, Likya Birliği adıyla bilinen bir federasyon kurarlar. Likya Birliği ekonomik ve kültürel alanlarda çok büyük atılım gösterir. M.Ö.1.yy’daki Mithridates İsyanından sonra Roma, otoritesini arttırır; korsanlar bölge için ciddi bir problem olmaya başlayınca da Likya’yı bu beladan kurtarır. Ancak daha sonra Roma İmparatoru Brutus, başkent Xanthos’u yağmaladığında Likyalılar, yüzyıllar önce  Perslere yaptıkları gibi, kentlerini ateşe verir. Sonraları Augustus, Traianus ve Hadrianus tarafından yeniden inşa edilen kent, canlanma dönemi yaşar. M.S. 141 yılında Likya bölgesi çok büyük bir depremle yerle bir olmuşken zenginlerin desteği ve Roma İmparatorluğu’nun yardımları sayesinde yeniden inşa edilir. Yaklaşık 100 yıl sonraki ikinci depremde aynı yardımı göstermeyen Roma’nın bölge üzerindeki etkisi gitgide azalır. “Karanlık Dönem” diye adlandırılan Roma sonrası döneme ilişkin elimizde ne yazık ki yeterli bilgi bulunmuyor.

   Türkler M.S 1071 yılında Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları açılmıştır. Selçuklu Sultanı Gıgyas’üddin Keyhüsrev, kuzey de Alexsios  Komnesos ‘u yenerek güneyde, Antalya ve çevresini ele geçirmiştir. 1207 yılında Antalya limanını donanmaya üst olmuştur. İhanlıların Anadolu’yu istila etmesinden ve selçukluların parçalanmasından sonra Anadolu Türkmen Beylikleri ortaya çıkmış ve bir süre ilhanlılar’ın egemenliğinde kalmıştır. Bu yönde kurulan teke oğulları yaklaşık 113 yıl Antalya yöresinde hüküm sürmüş ve özellikle Sultan Sehavil Emir Mubariz ‘u din Mehmet Bey zamanında Teke-Eli olarak tanınmaya başlamıştır. Bu zamanlarda Teke yarımadasının iç taraflarına Türkmen aşiretleri yerleştirmeye başlanmıştır. Kınık’ta Çini cemaati. Teke Karahisar’ında  İsalu, Menteşe, İğdir, Gögez, Bayındır, Karakoyunlu, İmreoğlu topluluklar, Antalya Kazılarında Saruhan Oğlu, Kızılca, Keçelu. Kaş Kalendos’ta, Bozdoğan, Ozanlar, Oğuzhanlı, Milli’de Bayat toplulukları iskân edilmişlerdir. Bu topluluklar daha sonra yaşadıkları bu yerlerde kendi isimlerini vermişlerdir 13.YY ‘da bölge tamamen Türkleşmiştir. Yarımada önce Selçukların daha sonra da Osmanlı yönetimi altına girmiştir. Uzun Yıllar yerli halk din ayrımından etkilenmeden yan yana yaşamıştır. Kurtuluş savaşının ardından 1923 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında Lozan anlaşmasına ek olarak adına TÜRKİYE-YUNANİSTAN NÜFUS DEĞİŞİMİ denen ve iki ülke yurttaşlarının din esası üzerine zorunlu göçe tabi tutulmasını ön gören bir protokol imzalanmıştır. Bu mübadele sonucunda Ortodoks Hristiyan Rumlar Anadolu’dan Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmıştır. Buna karşılık Yunanistan da yaşayan Müslüman halk Türkiye’ye gelmiş ve ülkenin pek çok yöresine olduğu gibi Akdeniz kıyılarına yerleşmiştir.

   Kaş’ın adının verilmesi Teke beyi zamanında olmuş ve sahilin yarım ay şeklinde oluşu ve tıpkı Kaş’a benzemesi hemen karşısında bulunan Meis adasının coğrafi konumunun göze benzemesinden kaynaklanmaktadır. Kaş belediyesi 1923 yılında kurulmuştur. Yörükler yazın yaylalarda, sonbaharda güzlüklerde, kışın kışlıklarda; hayvancılıkla uğraşarak, büyüklü küçüklü gruplar halinde yaşayan konar-göçer Türklerdir.  Göçebe kültürü yaşamlarında hâlâ önemli bir yer tutar. Gerek ekonomik koşullar, gerek doğa ve iklim şartları nedeniyle, yaylaya göç olgusu bugün de yerli halk arasında sürüyor; yerli halk yazın Gömbe gibi yaylalara göç ederler.

   Likya bölgesinde, hayvancılık ve tarımın yanı sıra balıkçılık ve sünger avcılığı da tarih boyunca önemli bir geçim kaynağı olagelmiştir. Likya lahit mezarlarının apaklarının, ters dönmüş sandaldan esinlendiği söylenir. Denizin sunduğu nimetler, Türkler için de büyük önem taşır.

   Kaş, son yıllarda kültür turizminin önemli ayaklarından biri olduğu için çok hızlı bir şekilde gelişti. Beldenin en önemli geçim kaynağı turizm olduğu için, buna bağlı olarak inşaat sektörü de hızlı bir atılım gerçekleştirdi. Çevre köylerde tarımın neredeyse tamamen yok olması nedeniyle Kaş ciddi göç alırken; büyük şehirden kaçıp bir Akdeniz kasabasında yaşamak isteyen yerli ve yabancılar da Kaş’a yerleşmeye devam etmektedir.

COĞRAFYA

İlçemizin Yüzölçümü 2.231 km²’dir. Batıda Eşen Çayı ile Muğla'nın Fethiye ilçesinden ayrılır. Doğuda Demre kuzeyde ise Elmalı ilçelerine komşudur. Akdeniz'de tam karşısında, 2.100 m mesafede Yunanistan'a bağlı Meis Adası bulunur. Antalya il merkezine 189 km mesafede yer alan Kaş'ın sahil uzunluğu 70 km civarındadır.

Kaş'ta Akdeniz iklimi hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Deniz seviyesinden 700 m. yüksekliğe kadar Akdeniz iklimi etkisi görülür. Yüksek kesimler ise Karasal İklim etkisindedir. Kaş Kasabası yazın Akdeniz sahillerimizin gündüzleri en serin yeridir. Ayrıca yazın nem oranı açısından Akdeniz kıyı şeridinin en düşük değerlerine sahiptir. Kışın ise hava sıcaklığının 0'ın altına hiç düşmediği Türkiye'deki tek merkezdir.

EKONOMİ

Kaş halkı geçimini yaz aylarında turizm amaçlı pansiyon, otel ve motel işletmeciliği yaparak sağlamaktadır. İlçe halkının çoğunun yayla köylerinde toprakları mevcuttur. Ova ve yaylalarda yurdumuzun önemli yaş sebze, meyve ve çiçek üretimi yapılmaktadır. Kış aylarında da üretim seralarda yapılarak içte ve dışta pazarlanmaktadır. Yine yüksek ve dağlık yerlerde elma üretiminde önemli bir tarım girdisidir. Aynı zamanda balıkçılık da önde gelen geçim kaynaklarındandır.

TURİZM

Kalkan ve Gelemiş Köyü'nde son yıllarda turizm, hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bu nedenle turistik tesislerin sayısı hızla artmaktadır. Kaş özellikle dalgıç turizmi bakımında ülkemizin önde gelen merkezlerinden biridir.

Meis Adası'na en yakın noktayı oluşturan Kaş'ta tarihi eserleri ve doğa güzellikleriyle önemli turizm potansiyeli vardır. Bir dil gibi denize uzanan Çukurbağ Yarımadası üzerinde yakın zamanda yapılan oteller bulunur. Kaş'ın içinde Büyük Çakıl Plajı, Küçük Çakıl Plajı ve Akçagerme Plajı'nda denize girmek mümkündür. Ayrıca kayıkla Limanağzı Plajı’na gidilebilir.

Kaş'ın etrafında yer alan 6 adet mağaradan Kaş'a 18 km. uzaklıktaki Mavi Mağara, Aşırlı Adası Deniz Mağarası, güvercinleri ile ünlü Güvercinlik Mağarası en ünlü olanlardır.

Kaş'ta artan turizm faaliyetleriyle birlikte, trekking, dağcılık, rafting gibi doğa sporları da gelişmektedir. Gömbe'deki Yeşilgöl ve Uçarsu Şelalesi turist çeken doğa alanlarındandır. Akdağ'ın dibinde bulunan 1220 rakımlı bir yayla kasabası olan Gömbe Kaş'tan 65 km uzaklıktadır. 3015 m. yüksekliğindeki Akdağ ise Batı Toroslarda Kızlar Sivrisi'nden sonra en yüksek zirvesidir

Gömbe'de Komba antik kenti ve buradan 13 km. uzaklıkta Nisa antik kenti vardır. Ayrıca Kaş içinde Kandyba antik kenti vardır. Kaş'a 12 km uzaklıkta Phellos antik kenti bulunur.

Turistik açıdan önemli olan Kekova'daki batık şehre Kaş'tan tekne ile gidildiği gibi karadan Üçağız'a gidilip kayıkla da gezilebilir. .

İlçede dalış ve yamaç paraşütü başta gelen sporlar arasındadır. Türkiye'nin en iyi dalış bölgesi olarak kabul edilir.

Sualtı doğal ve tarihi değerleri açısından Türkiye'de önemli bir noktadır. Bu nedenle bölgede sualtı ekolojisi, mağara bilimi ve arkeoloji araştırmaları 2003 yılından beri yapılmaktadır. Sualtı arkeolojisi konusundaki önemli bir girişim Ekim 2006 yılında Hidayet Koyu'nda yapılan Kaş Arkeopark Deneysel Arkeoloji Projesidir.

BELDELERİ: Gömbe, Kalkan, Kınık, Ova, Yeşilköy

ENDEMİK BİTKİ VE HAYVANLARI: Kaş semenderi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.